img-01

Haber & Etkinlikler

Bilgi Arama

Borçlunun Konkordato İlan Etmesi Halinde Alacaklı Tarafların Dikkat Etmesi Gerekenler

2025-08-05

SAYI  : ÖZDERİN 2025/23

 

Bu bültenimizde borçlu tarafından konkordato ilan edilmesi halinde veya bu ihtimale karşı alacaklı tarafın dikkat etmesi gereken hususlara ve kanuni düzenlemelere dair bilgiler verilecektir. Konkordato, İcra ve İflas Kanunu’nda (“İİK”) m.285-309 maddeleri arasında özel olarak düzenlenmiştir. Bu kapsamda konkordato, borçlarını vadesinde ödeyemeyen ya da ödeyememe tehlikesi altında bulunan borçlunun, mahkeme gözetiminde alacaklılarıyla yaptığı ve mahkemece onaylanması hâlinde tüm alacaklıları bağlayıcı hale gelen, borçların belirli oranlarda indirilmesi veya vadelerinin uzatılması suretiyle yeniden yapılandırılmasını amaçlayan bir iflas dışı çözüm yoludur. Aşağıda 1. bölümde İİK m.296 emredici hükmü bağlamında konkordatonun sözleşmeler bakımından sonuçlarından bahsedilecek, 2. bölümde ise İİK m. 294 hükmü uyarınca konkordatonun alacaklılar açısından sonuçları ve dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında bilgiler verilecektir. 

 

  1. İİK M.296 Emredici Hükmü Bağlamında Konkordatonun Sözleşmeler Bakımından Sonuçları Nelerdir?

 

Konkordato süreci, borçlu bakımından konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde borçluya  mahkemece bir yıllık kesin mühlet verilmesi ile başlar.[1] İİK m.296 amir hükmünde  kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları düzenlenmiştir. Konkordato mühleti sırasında, borçlunun, işletmesinin faaliyetlerini devam ettirmesi esas olduğundan, taraf olarak yer aldığı sözleşmelerin de ayakta tutulması istenmiş ve bu kapsamda borçlu tarafın finansal olarak yeniden yapılanabilmesi için ticari faaliyetlerini koruyucu düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre sözleşmenin karşı tarafının konkordato projesi kapsamında yer alıp almadığına bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmesinin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerin geçerliliğini koruması ve sürdürülmesi esas kabul edilmiştir. Aynı zamanda ilgili kanun hükmünde taraflar arasında kurulmuş olan ve işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden bu sözleşmelerin feshini önleyici tedbirlere de yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre taraflar arasındaki bu sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hâle getireceğine, ticari şartların tek taraflı olarak değiştirilebileceğine ilişkin hükümler, borçlunun konkordato yoluna başvurması durumunda uygulanmayacaktır.  Yani taraflar arasındaki sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunsa dahi sözleşme, borçlunun konkordatoya başvurduğu gerekçesiyle feshedilemeyecektir.[2] Bir başka deyişle sözleşmedeki hükümlerden bağımsız olarak, borçlunun taraf olduğu ve işletmenin devamı için önem arz eden sözleşmeler mahkemece verilen konkordato süresince feshedilemeyecektir veya sözleşme kapsamındaki ticari faaliyetler bu sebeple durdurulamayacaktır. Bunun yanı sıra, alacaklı tarafı koruyan bu hükümlerin varlığı, konkordato süresince, tarafların edimlerini karşılıklı olarak ifa etmesini engellemeyecektir, aksine devam eden sözleşmeler sebebiyle borçlanılan edimler ifa edilmeye devam edecektir. Örneğin konkordato mühleti almış bir borçlunun işletmesindeki ve üretim faaliyetlerinde ihtiyaç duyduğu ürün ve hizmetleri sunan taraflar, borçlunun borcunu ödemediği veya konkordato ilan ettiği gerekçesiyle bu borçluya ürün tedarikini reddedemeyecek ve borçlunun siparişlerini karşılamaktan imtina edemeyecektir. Görüleceği üzere konkordato süresince devam eden sözleşmeler nedeniyle borçlanılan edimler karşılıklı olarak ifa edilmeye devam edilecek olup alacaklının sözleşmeyi fesih yetkisine bir sınırlama getirilmiştir. Aksinin taraflar arasında akdedilen sözleşmelerde de belirtilmesi halinde ilgili hükümler İİK’nın emredici hükümleri çerçevesinde geçersiz kabul edilecek ve uygulanmayacaktır. İlgili İİK hükmü aşağıdaki gibidir;

“Kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları:

Madde 296- (Değişik: 28/2/2018-7101/24 md.)

Sözleşmenin karşı tarafının konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmesinin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerin devamı esastır. Bu sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hâle getireceğine ilişkin hükümler, borçlunun konkordato yoluna başvurması durumunda uygulanmaz. Sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi sözleşme, borçlunun konkordatoya başvurduğu gerekçesiyle sona erdirilemez. (Ek cümle:9/6/2021-7327/4 md.) Bu fıkra kapsamında geçici ve kesin mühlet süresince devam eden sözleşmeler nedeniyle borçlanılan edimler karşılıklı olarak ifa edilir.”

İİK m.296 son fıkrasında ise Borçlu, tarafı olduğu ve konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen aşırı külfetli sürekli borç ilişkilerini, komiserin uygun görüşü ve mahkemenin izniyle herhangi bir zamanda sona erecek şekilde feshedebilir. Bu çerçevede ödenmesi gereken tazminat, konkordato projesine tabi olur. Hizmet sözleşmelerinin feshine ilişkin özel hükümler saklıdır.” şeklinde öngörülmüştür. Buna göre borçlunun komiserin uygun görüşü ve mahkemenin izni ile herhangi bir zamanda tarafı olduğu ve konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen aşırı külfetli sürekli borç ilişkilerini feshetme yetkisi de bulunmaktadır.  Bu halde ödenmesi gereken tazminat yani karşı tarafın sözleşmenin feshedilmesinden dolayı uğradığı zarar, borçludan, konkordato projesine dahil edilerek konkordato alacağı olarak talep edilebilecektir. Hizmet sözleşmeleri ile ilgili olarak ise istisnai bir düzenleme getirilmiş olup ekonomik açıdan zayıf konumda olan kişilerin korunması adına diğer sözleşmelere ilişkin hükümlerden ayrık tutulmuştur.[3] Hizmet sözleşmeleri Türk Borçlar Kanunu’nun m.393-447. Maddeleri arasında düzenlenmiş ve bu sözleşmelerin sona ermesine ilişkin hükümler m.430 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiştir. [4]

Bu düzenleme ile borçluya maddi hukukta yer almayan olağanüstü bir fesih imkânı getirilmiştir. Söz konusu düzenleme, borçlu bakımından olumlu görülebilecek olsa da alacaklıların haklarını ölçüsüz bir şekilde zedeleyebilecek bir düzenlemedir. Yukarıda değinilen tüm bu sebeplerle sözleşme ilişkisinin devamlılığı ve süresine güvenle büyük yatırımlar yaparak sözleşme akdeden tarafların olası her türlü ihtimali dikkate alarak sözleşme akdetmeleri gerekmektedir. Sözleşmenin diğer tarafına güvenle faaliyetler, iş süreçleri ve yatırımlar planlanmışsa karşı taraf konkordato ilan ettiğinde ödemelerin konkordato süresince durdurulabileceğinin ve aynı zamanda sözleşmenin feshedilebileceğinin akılda bulundurulmasında fayda vardır.

  1. İİK m.294 Bağlamında Konkordatonun Alacaklılar Bakımından Sonuçları Nelerdir?

 

İcra ve İflas Kanunu’nun 294. maddesinde kesin mühletin alacaklılar bakımından doğuracağı sonuçlar düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre konkordatonun alacaklılar bakımından sonuçları aşağıda sıralanmaktadır;

  • Birinci fıkra uyarınca, konkordato mühleti içinde borçlu aleyhine, hiçbir takip yapılamayacaktır.[5] Takip yapılamamasına ilişkin kural 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca gerçekleştirilen takipleri de kapsamaktadır.  Daha önceden başlamış takipler varsa duracak, borçlu aleyhine ihtiyati tedbir ile ihtiyati haciz kararları uygulanamayacaktır. Anılan maddeye göre ihtiyati haciz kararı verilebilse de bu karar icra edilemeyecektir. Yine aynı fıkraya göre bir takip işlemiyle kesilebilen zamanaşımı ve hak düşürücü süreler de mühlet süresince işlemeyecektir.[6]

 

  • Kanunda düzenlenmiş olan bu takip yasağının bazı istisnaları bulunmaktadır. İlk olarak İİK m.294 ikinci fıkra uyarınca İcra ve İflas Kanunu’nun 206. maddesinin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir veya daha önceden başlanmış olan takipler, devam ettirilebilir. Bu imtiyazlı alacaklar işçi alacakları ve nafaka alacaklarından oluşmaktadır.[7] Kanun koyucu, bu alacaklar bakımından muhafaza ve satış yasağı da öngörmemiştir. Böylece bu alacaklar için mühlet içinde tâkip başlatılabilecek, önceki tâkibe devam edilebilecek ve bu tâkip çerçevesinde haczedilen malın muhafazası ve satışı da gerçekleştirilebilecektir.[8] Yukarıda değinilen bu takip yasağının bir diğer istisnası da İİK m.295’te öngörülen rehinle temin edilmiş alacaklar bakımından düzenlenmiştir.  Bu düzenlemeye göre mühlet sırasında rehinle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir. Ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamayacak ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemeyecektir.
  • Üçüncü fıkra uyarınca ise tasdik edilmiş olan konkordato projesinde aksine bir hüküm bulunmuyorsa, kesin mühletin verildiği tarihten başlayarak rehin ile temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi duracaktır.[9] [10]

 

  • İİK 294. madde kapsamında irdelenmesi gereken bir diğer husus dördüncü fıkrada öngörülen borçlu ve alacaklının takas işlemlerine yöneliktir. İlgili maddede takasın İcra ve İflas Kanunu 200 ve 201. maddesi hükümleri uyarınca değerlendirileceği ve bu maddelerin uygulanmasında geçici mühletin ilânı tarihinin esas alınacağını öngörülmüştür. İlgili maddeler uyarınca takas hakkının kullanımı konkordato süresince sınırlanacaktır. Konkordato süresince takasın uygulanabilmesi için konkordato borçlusunun alacaklısı geçici mühletten sonra alacaklı ve borçlu olmamalı ve alacaklının takas yapabilmesi için alacağının muaccel olması gerekmektedir. Burada öngörülen sınırlama alacaklı tarafın, geçici mühlet kararının ilanından sonra borçludan alacaklı olması durumunda ve borçlu tarafa borçlu olması durumunda  takasın mümkün olmadığına ilişkindir. Yani alacaklıların takas hakları iflasta takası düzenleyen hükümler gereğince sınırlandırılmış olup ancak ilgili maddedeki hükümler dahilinde  konkordato mühleti içerisinde kullanılabilecektir.

 

  • Beşinci fıkrada öngörülen düzenlemeye göre ise, hacizli mallar hakkında niteliğine uygun düştüğü ölçüde İcra ve İflas Kanunu’nun 186. maddesi hükmü uygulanacaktır. İlgili kanun hükmüne göre “İhtiyaten haczedilmiş mallarla iflas açıldığı zaman paraya çevrilmemiş mahcuz mallar masaya girer. İflasın açılmasından evvel paraya çevrilmiş bulunan mahcuz malların bedeli, 138 ila 144 üncü maddeler hükümlerine göre haciz koyduran alacaklılara paylaştırılır. Artan kısım iflas masasına intikal eder.” Buna göre, hacizli mallar satılamaz, ancak satış yapılmışsa elde edilen gelir, hacze katılan ve alacağını sıra cetveline yazdıran alacaklılar arasında paylaştırılır. Buradan çıkarılması gereken sonuç, konkordato mühletinin, daha önce konulmuş hacizleri ortadan kaldırmayacağı, yani daha önce başlatılan takiplerin olduğu yerde duracağı, düşmenin söz konusu olmayacağı ve bu sebeple de mühlet kararının devamı süresince alacaklının haciz hakkının saklı kalacağıdır.

 

  • Altıncı fıkraya göre ise konkordato mühletine karar verilmesinden önce, müstakbel bir alacağın devri sözleşmesi yapılmış ve devredilen alacak konkordato mühletinin verilmesinden sonra doğmuşsa, bu devir hükümsüz olacaktır. Yani, konkordato mühletinin verilmesinden önce doğup devredilmiş bir alacak, mühletten sonra muaccel olmuşsa, devir işlemi geçerliliğini koruyacaktır ancak devredilen alacak konkordato mühletinin verilmesinden sonra doğmuşsa devir hükümsüz hale gelecektir. Bu sebeple alacaklı tarafların bu gibi işlemler yapmadan evvel dikkatli olması gerekmektedir.

 

  • Son olarak 7.fıkrada konusu para olmayan alacakların, alacaklı tarafından, ona eşit değerde bir para alacağına çevrilerek komisere bildirileceği öngörülmüştür. Ancak borçlunun, taahhüdünü aynen ifa etmesini üstlenmesine komiserin onayının bulunması şartıyla bu duruma bir engel bulunmayacaktır.

 

Yukarıda genel hatları ile ele alındığı üzere uygulamada oldukça karşılaşılan ve sonuçları açısından gerek borçlu taraflar gerekse alacaklılar açısından karmaşa yaratan konulardan bir tanesi de konkordatodur. Konkordato süreci ile ilgili olarak alacaklı tarafların bu temel hususlara dikkat etmesi ve sözleşme ilişkisine girerken yapacak oldukları değerlendirmelerinde bu riskleri de göz önünde bulundurmalarını tavsiye edilmektedir;

 

  • Konkordato süresince mühlet alan borçluya karşı istisnalar hariç herhangi bir takip yapılamayacağından alacaklı olan tarafların her türlü senaryoya karşı alacağını rehin vb. teminatlarla güvence altına almaları.
  • Sözleşme ilişkisinin devamlılığına ve süresine güvenle büyük yatırımlar yapılacaksa sözleşme akdeden tarafların olası her türlü ihtimali dikkate alarak sözleşmelerini akdetmeleri ve iş planlarını yürütmeleri (gerek kendi iş süreçlerinde gerekse o işe ilgili dahili bulunan taşeron, müşteri vb. 3. taraflarla ilişkilerinde).
  • Geçici mühlet süresince veya süre verilmeden evvel cari hesaplarında hem alacaklı hem borçlu olan tarafların mühlet süresince hesaplarda takas yapmalarının bazı şartlar halinde mümkün olduğu[11] yine henüz muaccel olmamış mühlet verilmesinden önce doğup devredilen bir alacak ile ilgili alacağın devri sözleşmesi yapılmışsa bunun kanunen geçersiz kabul edilerek sanki ilgili hükümler hiç yazılmamış gibi kanuni hükümler uygulanacağına dikkat etmeleri.

 

Söz konusu düzenlemeler ile ilgili herhangi bir hukuki sorunuz olması halinde bizimle irtibat kurmanızı rica ederiz.

 

Saygılarımızla,

 

Av. Senem ÇETİN                                         Stj. Av. Türkan ERGIN

Danışmanlık Departmanı Yöneticisi            Dava Departmanı

 

[1] Kesin Mühlet

İİK M.289: “ … Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir...”

[2] İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. HD. 12.03.2020 T. E: 2019/1647, K: 740

[3] İİK m. 281/1’e göre geçici mühlet, kesin mühlet ile aynı sonuçları doğuracağı için, sayılan tüm bu durumlar geçici mühlet süresi içerisinde de mümkün olabilecektir.

  İİK m. 281/1:  “Geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurur.”

[4] Hizmet sözleşmelerine örnek olarak belirli/belirsiz süreli iş sözleşmeleri, basın hizmet sözleşmeleri, pazarlamacılık sözleşmesi, evde hizmet sözleşmesi vb. verilebilir.

[5] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 21.03.2022 T. 2021/11498 E. 3644 K.

[6] Geçici mühlet kesin mühlet ile aynı sonuçları doğuracağı için (İİK m. 288/1) takip yasağının başlama anı ise, geçici konkordato mühletinin verildiği an olacaktır.

[7] Adi ve Rehinli Alacakların Sırası

   İİK m.206:

Birinci sıra:

A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve  iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile  iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,

B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,

C) İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları.

 

[8] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 19.04.2022 T. 4045 E. 4797 K.

[9] Rehinle temin edilmiş alacaklarda faizin işlemeye devam etmesi bakımından “rehinli alacak” kavramının da somutlaştırılması gerekir. Bu kapsamda İİK m.23 hükmü önemlidir. “İİK m.23/3’e göre sadece “rehin” tabiri; ipotek ve taşınır rehni tabirlerine giren bütün taşınır ve taşınmaz rehinlerini ihtiva eder.”  Buna göre, “İpotek tabiri, ipotekleri, ipotekli borç senetlerini , irat senetlerini, eski hukuk hükümlerine göre tesis edilmiş taşınmaz rehinlerini, taşınmaz mükellefiyetlerini, bazı taşınmazlar üzerindeki hususi imtiyazları ve taşınmaz eklenti üzerine rehin muamelelerini;” “ Taşınır rehni tabiri, teslime bağlı rehinleri, Türk Medeni Kanunu’nun 940. Maddesinde öngörülen rehinleri , ticari işletme rehnini, hapis hakkını, alacak ve sair haklar üzerindeki rehinleri” ifade eder.

[10] Ankara Bölge Adliye Mahkemesi vermiş olduğu bir kararında; “eğer rehinli mal borçluya değil de bir üçüncü kişiye aitse bu alacak adi alacak sayılır ve konkordatoya tabidir… açıklanan nedenlerle üçüncü kişinin malvarlığına dahil malların rehiniyle temin edilen alacakların adi alacak sayılarak bu çerçevede işleme tabi tutulmasında yasaya aykırı bir yön görülmemiştir…” ifadelerine yer verilmiştir. Hal böyle olunca, bizzat konkordato borçlusuna ait olmayan mal üzerinde rehin tesis edildiğinde, konkordato bakımından söz konusu alacak “ adi alacak” olarak kabul edilir ve buna faiz işlemesi durur.”

[11] Takas:  İİK Madde 200 – Alacaklı alacağını müflisin kendinde olan alacağı ile takas edebilir. Aşağıdaki hallerde takas yapılamaz. 1 – Müflisin borçlusu iflas açıldıktan sonra müflisin alacaklısı olursa; 2 – Müflisin alacaklısı iflas açıldıktan sonra müflisin veya masanın borçlusu olursa; 3 – Alacaklının alacağı hamile muharer bir senede müstenit ise. (Değişik: 29/6/1956-6763/42 md.) Anonim, limited ve kooperatif şirketlerin iflasları halinde esas mukavele gereğince verilmesi lazımgelen hisse senedi bedellerinin henüz ödenmemiş olan kısımları veya konması taahhüt edilen ve fakat konmamış olan sermayeler bu şirketlerin borçlariyle takas edilemez.

Takasa itiraz: Madde 201 – Müflisin borçlusu iflasın açılmasından evvel alacaklısının aciz halinde bulunduğunu bilerek masanın zararına kendisine veya üçüncü bir şahsa takas suretiyle bir menfaat temin etmek için müflise karşı bir alacak ihdas ederse bu takasa mahkemede itiraz olunabilir.